2012 yılı ikinci dönemine başlamıştık. Dördüncü sınıf okutuyordum. Bir dedikodu yayıldı. Dört artı dört artı dört diye yeni bir sisteme geçilecekmiş diye. Arkadaşlarla merak ettik araştırdık öğrendik ki sekiz yıllık zorunlu eğitim 12 yıla çıkarılacakmış. Zorunlu eğitimin dört artı dört artı dört şeklinde kademelendirilmesini Adalet ve Kalkınma Partisi’nin beşinci grup başkan vekili TBMM’ye 20 Şubat 2012 tarihinde sunmuş. Hepimiz fikir yürütmeye başladık. Bu hemen yürürlüğe girmez. Altyapı çalışması yok. Pilot uygulama yapılması gerek. Müfredat yeniden hazırlanmalı gibi konuşmalar…
Bizler fikir yürütürken alelacele son hızla 11 Mart 2012’de komisyonda kabul edildi. Hepimiz şaşkın hepimiz üzgün. Veliler “Olamaz böyle bir şey” diye şikayetçi. Çocuklar dördüncü sınıftan sonra bizlerden ayrılacağı için üzgün. İlkokul müfredatları beş yıllık hazırlanırdı. Ağırlıklı konular dördüncü sınıfta verilir beşinci sınıfta pekiştirilirdi. Bize göre yarım kalmış bir öğretim olacaktı. Konular oturmamış olacağı için çocuklara yazık olacaktı. Çok üzüldük çok…
Bu arada birinci sınıfa başlama yaşı 72 aydan 60 aya indirilmişti. O da ayrı bir sorun. O yıl birçok özel okul 72 aylık çocukların kayıtlarını birinci sınıfa yapmıştı. Şimdi bir de 60 ay olan çocuklar vardı. Epey kargaşa oldu. öğrencilerin yaş gurupları arasında bireysel farklılıklar göz önüne alındığında üzüntümüz daha da arttı. Birinci sınıf çocukları arasında iki ay gibi bir fark bile çok önem. Küçük yaşta başlayan çocukların lider olma haklarını ellerinden almış olduk. Neyse ki hatadan dönüldü. Zaten eğitim yap boz tahtası gibi. Her gelen değişiklik yapmak adına bir şeyler yapıyor. Sınavların adı, şekli değiştiği gibi.
Zaman çabuk geçti. 20 Haziran’da 60-72 ay çocuklar LGS’ye birlikte girdiler. 2024’te ise YKS’ye birlikte girecekler. Başarılar diliyorum.
Geldim benim dördüncü sınıflarıma. Ve onlar gibi bu yıl YKS’ye girecek tüm öğrencilere…büyüdüler… YKS’ye giriyorlar. Onlar kadar ben de heyecanlıyım. Sınav ertelendi, sınav tarihleri değişti kaygılarını yaşayarak bu günlere geldiler. Kaygılarına bir de Covid-19 eklendi. Gerekli önlemler alındı mı alınmadı mı kaygısı… maskeyle mi maskesiz mi sınavlara girilecek kaygısı.
Sınavlar ömrümüzün bir parçası oldu. biri bitiyor diğeri başlıyor. Keşke bu kadar sınavın sonunda herkes istediği liseye girse, herkesi istediği üniversitede okusa. Mezun olduğunda kendi alanında işini bulsa. Çalışma hayatına atılsa… işsizler ordusu olmasa. Her yıl diplomalı işsizleri gördükçe içimiz acımasa… keşke üniversite bitince KPSS’ye girmek zorunda kalmasa gençlerimiz. Hadi girdiler. Yüksek puanlar bile alsalar bile mülhakata takılıp torpilli olanlar alınmasa. Herkes hakkını alabilse.
Bütün dileğimiz öğrencilerin iyi bir eğitim alarak büyümeleri. Okulların amacı eğitimin her kademesinde öğrenciye beceriler katmak. Daha hızlı düşünebilen analiz ve sentez yapabilme becerileri olan nesiller yetiştirmek felsefesi olmalıdır. Anaokulundan, ilkokuldan itibaren her okul kendi kimliğini oluşturmalı. Okulların rekabet güçleri ve farklılaştırılmış modeller sunma şansı olmalıdır. Gelecek nesillere unutulmuş bir milli eğitim sistemiyle bu şansı verme fırsatımızın olmasını diliyorum.
Hafta sonu büyük emekler vererek kazanmak için çaba sarf ettiğiniz sınavlara gireceksiniz. Bütün gençlerin emeğinin karşılığını almaları diliyorum. Zorlu bir savaştan çıkıyorsunuz. Başaracağınıza eminim. Sakinlik ve zihin açıklığı diliyorum. Sizleri seviyorum. Sevgiyle kalın…